Yargısız infaza uğratılmakta

35 sivil toplum kuruluşundan Milli Eğitim Müdürü Yaşar Demir’e destek

Bartın’da faaliyet gösteren 35 sivil toplum örgütünün katılımıyla oluşturulan Bartın Sivil İrade Platformu tarafından İl Milli Eğitim Müdürü Yaşar Demir'e destek açıklaması yapıldı. Eski Belediye Binası önünde bir araya gelen aralarında eğitim sendikaları dernek ve veli derneklerinin de bulunduğu sivil toplum kuruluşlarının basın açıklaması sırasında İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından geniş güvenlik önlemleri aldı. Platform adına açıklamayı Aydın Kuloğlu gerçekleştirdi. 

Peşinen mahkum etmekte

Kuloğlu, konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Son günlerde hem yerel hem de ulusal medya organlarına yansıyan ve İl Milli Eğitim Müdürü Yaşar Demir üzerinden yazılı ve görsel basın araçları kullanılarak sindirme ve mahkum etme amaçlı yürütülen algı operasyonlarıyla ilgili konuya duyarlı 35 STK, Okul Aile Birlikleri, Veliler ve Bartın halkı adına bir açıklama yapılması gereği hasıl olmuştur. Normali anormal, anormali normal gibi gösterme hokkabazlığının en güzel örneklerinin sergilendiği günümüzde, anlaşılan o ki gazete manşetleriyle toplumu dizayn etme alışkanlığı malum kesimlerde zaman zaman depreşmektedir. Halkın inanç ve değerleriyle savaşmayı görev bilen bu jakoben anlayış, kendi fikirlerini mutlak doğru kabul edip bunun dışındaki her düşünceyi yalan yanlış haber ve iddialarla suçlamakta hatta peşinen mahkum etmektedir.

Paketlenip önümüze konduğunu çok iyi biliyoruz

Mahkum edilmek istenen kişi, çevre ya da anlayışlar; eğer elde delil yoksa klasik “kes-yapıştır-kopyala, olmazsa uydur” yöntemiyle topa tutulmakta ardından da yargısız infaza uğratılmaktadır. Şıracının şahidi bozacı misali önce karanlık bir mahfilde asılsız bir iddia ya da çarpıtılmış bir ifade ortaya atılmakta ardından koronun diğer üyeleri tarafından bu iddia mutlak doğruymuş gibi köpürtülmekte en son da infaz çetesinin kalemşöt ve ekran kabadayıları tarafından bu söylem kitleselleştirilerek itibar suikastı tamamlanmaktadır. Biz bu taktiklere yabancı değiliz. 12 Eylül darbesinin, 28 Şubatın, gezi olaylarının, 17-25 Aralık’ın ve en son da 115 Temmuz’un nasıl kotarıldığını, hangi manipülasyonlarla, hangi algı operasyonlarıyla paketlenip önümüze konduğunu çok iyi biliyoruz artık. O nedenle siz bundan sonra halkımız nazarında para etmeyecek defolu ürünlerinizi satacak başka pazarlar bulun kendinize.

Rahatsızlık duyduklarını gördünüz mü hiç?

Bu kesim, halkla ve halkın inancıyla, değerleriyle, kültürüyle barışık bir bürokrasi istememektedir. Hele hele içinde İmam Hatip, Kur’an, başörtüsü, inanç gibi kavramları ve değerleri bulunduran bir cümlede yer alan bir bürokrat ismi, her türlü iftirayı, karalamayı, suçlamayı hak etmektedir! Bizler asıl tahammülsüzlüğün; kendi tarihine, kendi toplumuna ve değerlerine karşı emperyal Batı değerlerini mutlaklaştırarak savaşan mankurtlaşmış zihinlerden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Bu anlayış sahiplerinin, minicik bedenlerin dizilerde sermaye yapılmasından, gençlerin fuhuş sektörünün metası haline getirilmesinden, çıplaklığın ve ahlaki erozyonun özendirilmesinden, her türlü cinsel sapkınlığın özgürlük adına normalleştirilmesinden, bütün toplumu ahlaksızlığa davet eden küfürbaz sahte kadın hakları savunucularından, ahlaki erozyonun romantizm diye pazarlanmasından, kadına şiddete karşı çıkıyoruz ayağına kadına şiddetle reytin kotarılmasından, her gün televizyon kanallarından topluma boca edilerek ahlaki çürümüşlükle aptallaştırılan zihinlerden rahatsızlık duyduklarını gördünüz mü hiç?

28 Şubat’tan çok iyi hatırlıyoruz

Bu zihinlerin sahte özgürlükçü, sahte aydınlıkçı, sahte gerçekçi manipülasyonlarına da algı operasyonlarına da karnımız tok. En son Zeytin Dalı Harekâtında ve yakın geçmişte Gezi olaylarında bu kesimlerin, gerçeği ters yüz etmekte ne kadar mahir olduklarını bir kez daha gördük. Ancak birbirinin kötü kopyası olan desiselerine artık halkımız gibi bizler de itibar etmiyor, kendilerine sonu yalancı çobana çıkacak bu yoldan bir an önce dönmeyi salık veriyoruz. İmam Hatip okullarındaki öğrencilerin başörtüsü kullanması kadar doğal bir durum yokken bunu dile getirmenin sanki anormal bir durummuş gibi lanse edilmesi, modern Firavunların sihirbazları aracılığıyla başvurdukları hokkabazlıktan başka bir şey değildir. Bizler, gazete manşetleri ve televizyon haberciliği ile toplum mühendisliği yapan zihniyeti 28 Şubat’tan çok iyi hatırlıyoruz.

Geleceğe odaklanmalarını öneriyoruz

Yalan, iftira ve çarpıtma üzerinden toplumun değerlerine, kültürüne ve inancına karşı savaş yürütme ve bu yolla toplumu sindirme tavrı, darbe kalıntısı değilse darbe heveslisi bir tutumun göstergesidir. Halkımız bu tutum sahiplerine 15 Temmuz’da en güzel cevabı vermiş, eski Türkiye’nin geride kaldığını somut bir biçimde göstermiştir. Bizler, eski Türkiye’nin alışkanlıklarını terk etmekte zorlananlara; nitelikli, erdemli, ahlaklı bireylerden oluşan, kendi değerleriyle, kendi kültürüyle, kendi toplumuyla barışık, ülkemizin geliştirilmesi ve toplumun refahı için çalışan bir nesle, dolayısıyla geleceğe odaklanmalarını öneriyoruz. Toplumun gündemini de enerjisini de bu tür gereksiz tartışmalarla meşgul etmenin insanımıza hiçbir fayda sağlamayacağını beyan ediyor, fıtrattan kaynaklanan ortak değerlerimizi önceleyerek birlikte, kardeşçe bir gelecek hayaliyle saygılarımızı sunuyoruz.”