Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş ayı olan bir Ramazan ayına daha kavuşmanın huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız.
Gönlümüzü, hanemizi, şehrimizi ve ülkemizi yeniden mübarek aya kavuşturan Rabbimize hamdolsun, Peygamberimize (sav) ve onun ashabına salat ve selam olsun.
Ramazan bir arınma, kendine ve özüne dönme ayıdır. On bir ayın koşuşturma ve telaşı sonrası kişinin kendisiyle ve Rabbiyle baş başa kalıp varlığını ve gayesini tekrar sorgulama, imanını tazeleme dönemidir.
Değerli Dostlar…
Bazen özlem çekerek şöyle deriz; “Çoğu zaman eski ramazanların güzel hatıraları gönlümüzde, aklımızda kaldı. Ama hep canlıdır, keşke yine o günleri aynı duygularla yaşayabilsek.”
Çocukluğumuz, ilk orucumuz, sahurumuz ve iftarlarımız, teravihlerimiz, bayram coşkumuz... Ramazan davulcuları, iftar sofrasındaki susam kokan sıcacık pideler, nefis yemekler, sofralar, davetler, ziyafetler…
Hepsi hatıralarımızda…
Çocukluğumun önemli hatıralarında biri tekne orucu. Ramazan ayında eskiden mutfaklarda büyük ekmek tekneleri bulunurmuş, çocuklar ve yaşlılar oruç tutarlarken zorlandıkları durumda işte bu kocaman ekmek teknelerinin arkasına gizlenerek karınlarını doyurup, oruçlarına kaldıkları yerden devam ederler bunun adına da Tekne Orucu derler.
Kıymetli Dostlar…
Eski Ramazanları sahiden arıyor muyuz? O günleri geçekten gerçekten özledik mi? Bence özlemedik zannetmiyorum.
Çünkü Ramazan hep aynı Ramazan. Değişen Ramazan ayı değil, değişen biziz. Ramazanın tadını hissettiren duygularımızı maalesef kaybettik, bencilleştik, sokağa çıktığımızda Ramazanlar artık eski tadı vermiyor.
Neden mi?
Ramazan ayının geldiği bile belli değil. Yeme içme devam, eskiden lokantalar “iftarda sahurda açığız” derlerdi. Açık olanların önleri gazete kağıdı ile kapatılırdı. Şimdi sokak ortalarında masalar, gelsin çaylar, gelsin yemekler öyle bir zaman dilimi yaşıyoruz.
Bazen diyorum ne oldu bize? Nasıl değiştik?
İstesek eski günlerimizdeki Ramazanları şimdi de yaşayabiliriz, yaşatabiliriz. Niye olmasın?
Bugün eskiye göre çok daha fazla imkanlara sahibiz. Her şeyi daha kolay elde edebiliriz. Yeter ki isteyelim, samimiyetle isteyelim. Günümüzde birçok şey gibi, ne yazık ki, Ramazanların da içi boşaltıldı, heyecanı ve coşkusu kalmadı. Oysa eskiden Ramazan yaklaşırken herkesi bir heyecan sarardı. Ramazanı, adına yaraşır şekilde karşılamak için herkes seferber olurdu. Ramazan hayatımıza renk ve ahenk katardı. Ya şimdi, bunların hangisi yaşanıyor?
Kıymetli Dostlar…
Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor; “Ramazan ayı, insanlara yol göstermek, doğrunun ve hakkı bâtıldan ayırmanın açık delilleri olmak üzere Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa onda oruç tutsun.”
Birkaç ay önce yüce kitabımızı İsveç’te insan demeye dilim varmıyor yakma teşebbüsünde bulundu. Seçtiği yer çok önemliydi mazlumların umudu, zalimlerin korkulu rüyası Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde gerçekleştirdi. Adam Kur’an’ı alıp Türkiye Büyükelçiliğine geliyor. İran’ın, Katar’ın, Suudi Arabistan’ın büyükelçiliğine önüne gitmiyor. Bütün dünya gibi oda biliyor ki Kur’an’ın koruyucusu, kalesi yüce Türk Milleti. Biliyor ki Türkiye olmadan İslam dünyası yoktur.
Ben diyorum ki Kur’an’ın yakılmasını dert etmeyin kendinize. Kur’an’ı yaşamayı dert edinin derim. Biz Kur’an-ı anlamak ve yaşamak için uğraşalım. Rabbim buyuruyor ki “Şüphe yok ki Kur’an’ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlak koruyacağız!” (Hicr süresi Ayet 9).
Gerçekten hayat o kadar hızlı akıyor ki; takip etmek bile zor. Zaman sürekli aleyhimize işliyor kıymetini bilelim. O halde bu Ramazan ayını çok iyi değerlendirelim. Hayatımıza yeniden yön verelim başımızı kaldıralım, seher vaktinin bereketini tadalım, sabah havasını soluyalım, güneşin batışını seyredelim, ezanın çağrısına kulak verelim, teravihin huşunu yakalayalım, hafızlarımızın okuyuşunu kaçırmayalım.
Vakitler azalıyor. Niyetlerimizi ortaya koyalım. Dünya hayatı denen bu yer, bir oyun bir eğlence ve sonunun ne zaman geleceğini bilmediğimiz bir yolculuk biliyorsunuz. İşte bu ay, dünya işlerini azaltıp, ahiret işlerini çoğaltmamız gereken bir ay, bir fırsat var ve bu fırsat ayağımıza kadar geliyor.
Kuran’ı anlamak, yaşamak ve yaşatmak için geliyor. İnandığınızı yaşamanız dileğiyle, bu mübarek zamanların feyzi, rahmeti, bereketi ve mağfireti Bartın'ımızın, milletimizin ve gönül coğrafyamızın üzerine olsun inşallah dostlar.
Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.