1882 tarihinde İranda dünyaya geldi. 1951 yılında İran Başbakanlığı’na seçildi ve 1953 yılında darbe ile görevden uzaklaştırıldı.
İranlı bir devlet görevlisinin oğluydu. İsviçre'de Lozan Üniversitesi'nde hukuk doktorasını tamamladı. 1914'te İran'a döndükten sonra Fars iline vali olarak atandı. Rıza Han'ın (sonradan Rıza Şah Pehlevi) 1921'de düzenlediği darbeyle yönetimde güçlü bir konuma gelmesinden sonra, önce Maliye Bakanlığı, ardından da kısa süreyle Dışişleri Bakanlığı görevinde bulundu. 1923'te Ulusal Danışma Meclisi'ne seçildi. Rıza Han'ın 1925'te kendisini şah ilan etmesine karşı çıkması bütün görevlerinden uzaklaştırılmasına neden oldu.
Rıza Şah'ın 1941'de oğlu Muhammed Rıza Pehlevi lehine tahttan çekilmek zorunda kalmasının ardından, siyasi yaşama dönerek 1944’de yeniden meclise seçildi Sovyetler Birliği'ne İran'ın kuzeyinde petrol çıkarma ve arama hakkı tanınmasına karşı başarılı bir muhalefet hareketi yürüttü. Ardından İngilizlere ait Anglo-Iranian Oil Company Ltd.'nin İran'daki tesislerinin millileştirilmesi çağrısında bulunarak, milliyetçi çevrelerde büyük saygınlık kazandı.
Musaddık'ın hazırladığı İran petrollerinin millileştirilmesini öngören yasa tasarısı 1951'de meclisten geçti ve şah, meclisin bu kararıyla daha da güçlenen Musaddık'ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı.
Millileştirme kararı İran'da giderek derinleşen bir siyasi ve ekonomik bunalıma yol açtı. Musaddık ve önderlik ettiği Ulusal Cephe Partisi, halk arasında güçlenmeye devam ettiyse de, yönetimde güçlü bir konumu olan elitlerin ve Batılı güçlerin Musaddık yönetimine tepkileri yoğunlaştı.
İngilizler çok geçmeden İran petrol pazarından çekildiler. Musaddık'ın İran petrolü için yeni pazarlar bulmada karşılaştığı güçlükler ekonomik sorunları derinleştirdi.
Musaddık'la ciddi bir iktidar mücadelesi içine giren şah, Ağustos 1953'te başbakanı görevden alma girişiminde bulundu. Ama Musaddık yanlılarının başlattığı kitlesel sokak gösterileri karşısında İran'dan kaçmak zorunda kaldı.
Musaddık'ın muhalifleri olaydan birkaç gün sonra ABD'nin de desteğinin alındığı iddia edilen bir darbe düzenleyerek Musaddık'ı yönetimden uzaklaştırdılar ve şahın ülkeye dönmesini sağladılar.
Darbe ile olan ABD ilgisi 2000 yılında ABD eski dışişleri bakanlarından Madeleine Albright tarafından kabul edilmiştir, daha sonra ise ABD başkanı Barack Obama 4 Haziran 2009'da Mısır'da yaptığı konuşmada bu ilgiyi resmen doğrulamıştır.
Son olarak 2013 yılında Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü CIA darbedeki sorumluluğunu resmen kabul etmiştir. Vatana ihanet suçundan üç yıl hapse mahkûm edilen Musaddık, hayatının geri kalan bölümünü ev hapsinde geçirdi. İran'daki petrol tesisleri ise İran hükümetinin denetiminde kaldı. Musaddık 1967'de evinde göz hapsinde iken ölmüştür.
İran petrollerini millileştiren Muhammed Musaddık’ın başına gelenler uluslararası sermayenin oyun kurucusu İngiltere, asgari kanadı ABD, kar ortakları Avrupa ve şımarık çocukları İsrail’in dünyada kurduğu küresel ekonomik düzene meydan okumasındandır. Bu küresel eşkıya şebekesine her kim aykırı bir politika üretmeye kalktığında aynı yaptırıma maruz kalır.
Biz bunu Türkiye’de 1996-1997’de iktidara gelip, milli politikalar üretmeye başlayan Milli Görüş lideri Necmettin ERBAKAN hocamızın safsata hikayelerle iktidardan uzaklaştırılmasından ve dünyadaki başka örneklerinden biliyoruz.
Netice olarak üzerinde durulması gereken şey şudur:
Bu toplumda siyasi tercihlerimizi yaparken yaptığımız siyasi tercih milli politikalar üretiyor mu, üretmiyor mu? buna göre tercihlerimizi yapmalıyız.
Toplum olarak halen daha meseleleri yerli yerince değerlendiremiyoruz. Acaba diyorum toplum olarak retoriksel beyin kaymasına mı uğradık?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.