‘İslam faizi kabul etmez’
Bartın Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği(Özgür-Der) tarafından düzenlenen ‘Faiz Sisteminin Reddi, İktisat Fıkhına Giriş’ konulu seminere konuşmacı olarak katılan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir İsmail Kaya, faizin tanımı, faizin tarihi ve faizin temel özelliği ve Kur’an tarafından yasaklanma sebebini katılımcılarla anlattı. Kaya; "Faiz; parasal sermayenin bir getirisi olarak, ödünç sermayeden kazanç elde edilmeden veya kazanç elde edildiği durumlarda eşitsiz paylaşılan bir gelirdir. Faiz varsayım üzerine kesin hüküm bina etmek demektir.Faiz; zamanla artan borçtur.Faiz; Zarara katılmayan kardır. Eşitsizlik, dengesizlik ve haksızlık sebebidir. Ekonomik ve sosyal problemin kaynağıdır.Bu özellikleriyle o, yalnız Müslümanların değil, bütün insanlığın meselesidir.Onunla tarih boyunca insanlığın semasında yıldız gibi ışık saçan bütün peygamberler ve aydın insanlar mücadele etmiştir.İlk 1500 yıllık döneminde Hıristiyanlık ona karşı direnmiş, sonra direncini kaybetmiştir. Sonrasında birçok faiz teorisi onu aklamaya çalışmış, fakat çelişkilerle dolu bu teorilerin hiç biri kesinlikle başarılı olamamış, kafa ve kalpleri ikna edememiştir” dedi.
Faiz bütün dinlerde yasaklanmıştır
Faizin tarihini anlatan Kaya; “Küresel krizin çıktığı 2008 yılında Vatikan’ın İslam Bankacılığına işaret etmesi tarihi bir vaka ve bu gerçeğin tam bir ifadesidir. Geleneksel bankacılığın temeli olan faiz kurumu ortaya çıktığı andan itibaren hem dinler, hem düşünen insanlar tarafından eleştirilmiştir. Faiz ilk çağlardan beri ödünç verme muameleleriyle birlikte gelişmiş ve ortaya çıktığı andan itibaren en başta din adamlarının, sonra filozofların, devamında da maliyeci, hukukçu ve iktisatçıların inceleme konusu olmuştur. Faiz bütün dinler gibi Yahudilik ve Hıristiyanlık tarafından da yasaklanmıştır. Muharref Tevrat, Yahudi milletinden olanlara verilen ödünçlerden faiz almayı yasaklamış ve fakirleri faiz ile sıkıntıda bırakarak servet elde etmeyi mahkum etmiştir. Faiz alma kilise tarafından da yardımlaşma ve merhamete aykırı görüldüğünden mahkum edilmiş ve bu konuda büyük duyarlılık gösteren Hıristiyan din adamları faizi haram saymakta yüzyıllarca direnmişlerdir. Ortaçağ kilisesindeki faiz yasağı en başta tüketim kredilerini hedef almıştır” diye konuştu.
İslam, baştan tahakkuk ettirilmesini kabul etmez
Kaya; “Bugün dahi Katolik kilisesinde aynı durum söz konusu olup, ancak kanunların izin verdiği faiz, yasağın dışında bırakılmıştır. Faize karşı 1500 yıl direnen Hıristiyanlığın faize karşı bu direnişi zamanla gevşetmiştir. Nihayet 19. yüzyılda Hıristiyan reformcu Jean Calvin (1509-1564) faize yalnız tüketim açısında bakmamış, üretimi de dikkate alarak bu maksatla faizle para almaya cevaz vermiştir. Sonuçta, Hıristiyanlığın kaybolan gücüyle yükselen kapitalizme karşı koyamaması etkili olmuştur. İslam ile Kapitalizm arasında bu konudaki ayrılık ise şuradadır: Kapitalizm, ödünce verilen nakdi sermayede potansiyel olarak bulunan üretkenlik özelliğini, sermaye ödünce verildiği anda fiilen ve derhal hakiki nemaya dönüşmüş farz ederek ödünç işlemin hemen başında ve sermaye adına, sabit faiz tahakkuk ettirir. Ayrıca kapitalizm, bugünkü mallarla gelecekteki mallar arasında meydana gelebilecek değer farklılaşmasını, bu farklılaşma her iki yönde de ortaya çıkabileceği halde, sadece borçlunun aleyhine gerçekleşeceğine karar verir ve ona faiz yükünü yükler. İslam ise, ödünç verilen nakdi sermayenin getirisinin faiz şeklinde baştan tahakkuk ettirilmesini kabul etmez” şeklinde ifade etti.
Kapitalizm, İslam dünyasına da sirayet etmiştir
Kaya; “İktisadi şartlar daima dinamik ve değişken olduğundan, ödünç nakdi sermayedeki bu potansiyal üretkenliğin bilfiil gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini önceden bilmek, gerçekleşse bile ne kadar olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, belirlenen bu faiz haddiyle kesinleşen getiri arasında bir sapma olacaktır. Bu sapma ise, ya borçluyu ya da alacaklıyı incitecektir. Bu demektir ki, “İslam faizi kabul etmez” derken onun sermayedeki potansiyal üretkenliği değil, bu üretkenliğin fiilen gerçekleşmeden gerçekleşmiş gibi kabul edilerek, miktarının da önceden tespit edilmesini kabul etmediği anlaşılmalıdır.Şu halde İslam’ın,varsayım üzerine kesin hüküm bina etmek demek olan faizi yasaklamasının sebebi de, sermayede potansiyel olarak bulunan bu nema hakkında daha fiile çıkmadan verilen bu kesin hüküm ve onun ödünç alanla veren arasındaki taksimatının isabetinde aranmalıdır. XVI. yüzyıldan itibaren büyük bir güç kazanan ve 19. yüzyılda küresel bir nitelik kazanan kapitalizm, İslam dünyasına da sirayet etmiştir. Müslümanların bu dönemde yaşadıkları mağlubiyet ve çaresizlik,kapitalizmin hakimiyetini peşinen kabullenme neticesini ortaya çıkarmıştır” dedi.
Taraflardan biri mutlaka zarara uğruyor
Faizin temel özelliği ve Kur’an tarafından yasaklanma sebebini de anlatan Kaya; “Faiz, her halükarda, kayıtsız; ister alan ister veren olsun, taraflardan birinin mutlaka zarara uğramasına sebep olur ve bu zararın önlenmesi de hiçbir şekilde mümkün değildir. Daha açık bir ifade etmek gerekirse, faiz, kredi kullanılan teşebbüsün karla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı veya karla sonuçlanacaksa bile bu karın ne miktarda gerçekleşeceği önceden bilinememesine rağmen, faiz nisbetinin baştan tespit edilmesi sebebiyle, bu kredi kullanımından elde edilen sonucun taraflar arasında adil ve dengeli bir şekilde paylaştırma imkanının ortadan kalkması; neticede, ister veren olsun, taraflardan birinin mutlaka zarara uğraması ve zararın hiçbir şekilde önlenmesinin mümkün olmaması sebebiyle haram kılınmıştır. Nitekim Kur’an’daki ilgili ayet, “Eğer tövbe eder, faizden vazgeçerseniz, anaparanız sizindir. Böylece ne zulmetmiş nede zulme uğramış olursunuz” buyurmuştur. Bu ayetin muhalif manası şudur:”Eğer faizden vazgeçmeseniz ya zulmeder ya da zulme uğrarsınız.” Faizin temel karakteri onun kaçınılmaz ve önlenemez bir haksızlık sebebi olmasıdır.Faizin sebep olduğu bu haksızlık, bazen borçluya bazen alacaklıya olsa da, iktisaden birbirine mutlaka isabet eder.Faizin çeşidi ve oranı sadece bu haksızlığın yönünü ve derecesini etkiler, ama ortadan kaldırmaz” diye konuştu.
Kur’an ayetleri faizin yasaklanmasında aşamalı bir yol takip etmiş
Kaya, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Geleceği görmek mümkün olmadığına göre her faiz oranı ve faizin her çeşidi, iki taraftan birini incitecek ve haksızlığa ve haksızlığa uğratacaktır. Faiz, iki tarafıyla da kesen bir bıçağa benzetilecek olursa, o bazen borçluyu bazen alacaklıyı keser, yani zarar uğratır.Çünkü geleceği görmeden belirlenen herhangi bir faiz oranı sermayenin öngörülen getirisi anlamına geldiğinden, gerçekleşen getirinin bu öngörülen getiriden sapması halinde-ki bu sapma muhakkak olur- ya borçlu yada alacaklı zarar görür. Faizli bir toplumda hiçbir zaman toplumun bir bütün olarak sevinmesi veya üzülmesi mümkün değildir.O, toplumu borç verenler ve alanlar olarak ikiye böldüğünden, herhangi bir faiz oranında bir gurup sevinirken diğer gurup mutlaka üzülecektir. Kur’an Ayetlerinde Faiz: Kur’an’da faizle ilgili ayetler dört ayrı yerde gelmiştir.Bunlar sırasıyla Rum,Nisa, Al-i İmran ve Bakara sureleridir.Birbirlerinden farklı zamanlarda inen bu Kur’an ayetleri faizin yasaklanmasında aşamalı bir yol takip etmiş; önce faize karşı önce sitemde bulunarak kötülemiş,sonra yasaklamış, sonra Allah ve Rasulü’ne harb açma tehdidine kadar varan bir şiddet göstermiştir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.