Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, hayvan hakları savunucularını harekete geçirdi. Ülke genelinde yaklaşık 200 dernek ve grubun yanı sıra bağımsız aktivistlerin de katılacağı eylemler, eş zamanlı olarak 1 Temmuz’da yapıldı. İlimizde de hayvan severler tarafından Cumhuriyet Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi.
Sürgün ve ölüm içeriyor
"Katliam Yasa Tasarısını İstemiyoruz "sloganıyla yapılan basın açıklaması Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Neriman Çavli tarafından okundu. Çavli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı; “5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılması için Orman Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan, özellikle sokak hayvanları için sürgün ve ölüm içeren yasa tasarısı, katliamlara sebep olmadan çekilmeli ve yeniden hazırlanmalıdır. Talebimiz, Bu tasarının, STK, akademisyenler, Veteriner Hekimler Odaları ve BARO Hayvan Hakları Komisyonlarının da katılımı ile tekrar görüşülüp çözüm odaklı olarak ve sokağın gerçeklerine, eko dengeye, vicdani ve insani koşullara uygun olarak yeniden hazırlanmasıdır. Bu tasarı katliam maddeleri içermektedir.
Acı içinde can verecek
Mevcut yasada tüm belediyelerin kısırlaştırma ve bakım merkezi kurması hükmü varken, değişiklik tasarısının 8. maddesinde, nüfusu 100 binden az olan 970 ilçe belediyesinde kısırlaştırma merkezi kurulmasına gerek görülmemiştir. Bu durumda, kısırlaştırma merkezi olmayan belediyelerce, kısırlaştırılmadan şehir çevrelerine, çöplüklere ve yaban hayatına atılan sahipsiz hayvanlar, oralarda yazın susuzluktan kışın da korunaksız olarak soğuk ve kara mahkum olarak acı içinde can verecekler. Bunun yanında, yaban hayatında yoğun olan kuduz hastalığının, evcil olan kedi ve köpeklere geçip, hastalığın bir şekilde insan oturumlu olan şehirlere gelmesine sebep olacaktır. Sayıları da kontrol edilemez biçimde artacağı için, hayvanlar zehirlenip vurularak öldürülecek yasa tasarısının bu maddesi ile katliamlara sebep olacaktır.
Zehirlenmeler başlayacaktır
Bu tasarının uygulamada getireceği bir diğer sakınca, şu anda bile yasal engel olmasına rağmen, birbirlerine gizlice kedi ve köpek atan belediyeler, tasarının verdiği imkan ile ilçe dışına ve başka şehirlere hayvanları atmayı daha da hızlandıracaklardır. İstanbul gibi bir metropolde bile bu gün yaşanan en büyük sorunlardan birisi, ilçelerin birbirlerine köpekleri atmalarıdır. 2.Tasarının 3. Maddesinde, "bakım evlerindeki sahiplendirilemeyen hayvanlar, okul, hastane, ibadethane, çocuk oyun alanı gibi toplumun yoğun olarak kullandığı yerler hariç alındığı ortama bırakılır" hükmü ile hayvanlar dar gelirli ve fakir insanların oturduğu kenar mahallelere ve şehir dışlarına atılacak, oralarda hayvan sayısı artınca, vatandaş ve zaten öldürmeye hazır olan belediyeler tarafından zehirleme ve katliamlar başlayacaktır.
İşkenceli deneylere yollanmasının önü açıldı
Madde 5 ile Kanunun 10 uncu maddesi “Ev hayvanı satış yerlerinde ev hayvanı bulundurulamaz, ancak bu yerlerde hayvan üretim çiftlikleri ve bakımevlerindeki hayvanların satışı yapılabilir." şeklinde değiştirilmiştir. Petshoplarda ev hayvanı bulundurulamaz derken, belediye bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanların satışı yapılabilir hükmünün getirilmiştir. Sahipsiz hayvanlar üzerinde deney yapılamayacağı için, barınaklardaki sahipsiz hayvanların satış adı altında sahipli konuma getirilip, işkenceli deneylere yollanmasının önü açılmıştır.
Yasal yaptırım getirilmedi
Bugün yurdumuzda, sahipsiz hayvanlara karşı asıl kötü muamele ve eziyet, büyük ölçüde belediyeler tarafından yapılmaktadır. Tasarıda, öldüren, zehirleyen, ormana dağa kırsala atan, bakımevlerinde aç susuz/ pislik ve hastalıkla gelen ölümlere mahkum eden belediyeler için bir yasal yaptırım getirilmemiştir. Kanun Türk Ceza Kanunu kapsamına alınırken, belediyelerin uygulamaları da mutlaka bu kapsamda yer almalıdır. Şahıslardan hayvanlara zulüm ve işkencede verilen cezalar ise zaten yeterli biçimde caydırcı değildir.
Kanunla güvence altına alınmalı
TBMM Çevre Komisyonunda konuşulduğu gibi bakılan hayvan sayısına mekan ve sayı sınırlaması getirilmesi hedeflenmektedir. Bu durum, hayvanların felaketi olacağı gibi, sokak hayvanı sayısını hızla artıracaktır. Hayvanını vermek istemeyen insanlar ile kurumlar arasında ciddi sorunlar yaşanacaktır. Hayvan haklarının yanında insan hakları da ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle, evlerdeki sahipli hayvanların durumu kanunla güvence altına alınmalı, yönetmeliklere bırakılmamalıdır.
Tanıtılması ahlaken kabul edilemez
Ayrıca tasarının diğer maddeleri de aynı şekilde çelişkiler ve vahim yanlışlar içermekte; üretim, satış, yasa dışı ithalat, hayvanat bahçeleri, deney, sirkler, av. yunus parkları, yük ve binek hayvanları vb. gibi temel konularda hayvanları koruma kanunuyla yasaklanması gereken hususlar da bu tasarıda daha da geliştirilmiş olarak yer almaktadır. 21. yüzyıl gibi etiğin hızla geliştiği bir çağda, hayvanların hâlâ eğlence unsuru olarak kullanılması ve topluma bu şekilde tanıtılması ahlaken kabul edilebilir bir durum değildir. Hayvanların esaret koşullarında tutulduğu tesislerin ilgili kurum ve kuruluşlarla eşgüdüm sağlanarak kademeli olarak kapatılması ve bu tesislere kapatılmış tüm hayvanların özgürce yaşam haklan garanti altına alınarak tüm yaşamsal ihtiyaçları karşılanarak yaşatılması esas alınmalıdır.
Tamamen iptal edilmesi gerekli
Tasarı, tıbben ve uygulamada hayvanlar için vahşete varan sonuçlara sebep olan Mobil Kısırlaştırma
Ünitelerini çözüm olarak sunmaktadır. Gerek Gıda ve Tarım Bakanlığı ve gerekse Veteriner Hekimler
Odalarının tamamen karşı çıktıkları Mobil Kısırlaştırma tamamen yasaklanmalıdır. Mobil Kısırlaştırma,
tıbbi uygulamalara aykırı olmasının yanında, mevcut yasaya da aykırıdır. Şöyle ki operasyon öncesi kuduz müşahedesi için 10 gün karantinada tutulması gereken ve ameliyat sonrası da 7 gün iyileşme süreci olması gereken hayvanlar, alındıkları gün ameliyat ediliyor ve ertesi günü de dışarıya bırakılıyor. Tıbba, bilime ve insanlığa aykırı bu mobil klinik uygulamasının tamamen iptal edilmesi gereklidir.
Sahipsiz sokak hayvanı yoktur
Kısaca İnsanla iç içe yaşayan hayvanların artık varlığını insansı/ sürdürmesi düşünülemez. O hayvanların sahibi devlettir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesine göre de bütün hayvanların insanca bakılma gözetilme ve korunma hakkı vardır. Hayvanlara fiziki ve psikolojik acı verecek tıbbi ticari bilimsel deney yapılamaz. Hayvan hak sahibi olan bir varlıktır. 2 Ekim 1997'de üye devletlerce imzalanarak Mayıs 1999'da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile hayvanların duygulu varlıklarolduğu benimsenmiştir. Bir hayvan kaderine terk edilemez. Yaşam hakkı tüm hakların üzerinde korunması gereken en kutsal haktır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.