‘Bu yanlıştan dönün!’
TTK madenlerinin parçalanarak özelleştirilmesinin yolunu açan 58’inci maddenin Torba Yasa Tasarısı’ndan çıkarılmasını isteyen binlerce maden işçisi Zonguldak Madenci Anıtı önünde toplandı. Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci ve yönetimi torba yasa tasarısında Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) özelleştirilmesinin önünü açan maddenin geri çekilmesi için maden işçileriyle birlikte hükümete seslendi.
Yalçınkaya da katılıp destek verdi
Zonguldak Madenci Anıtı önünde bir araya gelen binlerce maden işçisi, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “Madenlere uzanan eller kırılsın”, “Kömürün ateşi Ankara’yı yakacak”, “Madenler bizimdir bizim kalacak”, “Madenci feneri sönmeyecek” sloganları attı. Mitinge ilimizden de CHP Bartın Milletvekili Muhammed Rıza Yalçınkaya, CHP Merkez İlçe Başkanı Hacı Gölbucaklı ve partililer katıldı.
Siyasi iktidarları uyardık
Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, mitingde yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Maden işçileri olarak, emeğin başkentinde ve bölgede yaşayan insanlar olarak, her yanlış yaptıklarında ya da yapmak istediklerinde Hükümetleri ve siyasi iktidarları uyardık. 170 yıllık üretim kültüründen, vatan ve millet sevgisinden aldığımız tecrübeyle uyarılarımızda hep biz haklı çıktık. Bugün her şeye rağmen üretmeye, ülkemize hizmet etmeye devam ediyoruz. 1990’da uyardık, 1994’te uyardık-2004’te uyardık. 2009 yılından bu yana da Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda izlenen yanlış politikalara karşı mücadele veriyoruz.
TTK’da işçi sayımız sürekli azalıyor
Tarihimizin en az sayıda işçisiyle çalışıyoruz. Yeni işçi alınmıyor ve TTK göz göre göre zarara sürükleniyor. Buna rağmen, sanki zarar bizden kaynaklanıyormuş gibi zarar rakamlarını anlatarak TTK’yı satmaktan, kapatmaktan söz ediyorlar. 2010 yılından bu yana TTK Genel Müdürlüğü’nün işçi talebine cevap vermiyorlar. En son 2014 yılında 4 bin 600 işçi talep edildi ama Bakanlık izin vermedi. Bildiğiniz gibi 2016 yılında Karadon’da envanter çalışması yapıldığını öğrendik ve tepkimizi ortaya koyduk. Paneller, toplantılar düzenledik ve kendi çözüm önerilerimizi anlattık. 14 Temmuz 2016 tarihinde buradan, Madenci Anıtı’ndan hep birlikte seslendik. Ancak 15 Temmuz hain darbe girişimiyle, vatan ve millet olarak daha büyük bir belaya karşı mücadele vermek zorunda kaldık.
Sorunlarımızın Ankara’ya taşınmasını engelliyorlar
Bu dönem içinde de her fırsatta TTK ve Zonguldak sorunlarını Ankara’ya aktarmaya çalıştık. Sorunlarımızı Ankara’ya taşıması gereken özellikle iktidar partisi milletvekillerimiz, ne yazık ki başarılı olamadılar. Halktan kopuk siyasetçiler sorunlarımızın Ankara’ya taşınmasını engelliyor. Hatta bazen yanlış bilgiler veriliyor. İşte böyle zamanlarda, biz çeşitli etkinlikler ve eylemler yaparak sesimizi Ankara’ya, siyasi iktidara, Hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne doğrudan duyurmaya çalışıyoruz. İşte böyle bir dönemde yine buradayız.
Madde açık ve yoruma gerek yok
Hükümet bir Torba Yasa Tasarısıyla Maden Kanunu’nda değişiklik yapmak ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’yla, Türkiye Kömür İşletmeleri’ni küçük parçalar halinde özelleştirmek istiyor. Bakınız madde çok açık ve yoruma gerek yok. 58. Madde şöyle diyor; “Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir”. Bakınız yetki TTK Genel Müdürlüğü’ne veriliyor. Ruhsat küçük parçalara bölünüyor ve maden sahaları satılıyor. Yasa metninde “ihale etmek” deniliyor.
Şirketlerin önü açılıyor
Birincisi, kurum yönetimi ile işçiler ve sendika karşı karşıya getiriliyor. Bizim kavga etmemiz isteniyor. İkincisi sahalar küçük parçalara bölünüyor. Yani daha küçük şirketlerin alıcı olması isteniyor. Çünkü bizim yıllardır söylediğimiz gibi bu sahaları müessese veya işletme bazında işletebilecek, yeraltı tecrübesi olan ve kurumsal yapısı güçlü maden şirketleri yok. Şimdi, özelleştirme için sıradan şirketlerin önü açılıyor. Üçüncüsü, ruhsatlar verildiği için sahalarda TTK’nın hiçbir sorumluluğu kalmıyor. Yani TTK, sahaları ve şirketleri denetleyemeyecek. Devletin başka birimleri, yani bu sahaları hiç tanımayan kurumlar bu şirketleri denetleyecek. TTK ve TKİ gibi kurumlar, şirketleri ve sahaları denetlerken yaşadığımız faciaları düşünün.
Yazık, günah değil mi?
Şimdi bundan daha kötüsünü yani bize doğrudan ölümü dayatıyorlar. 2004 yılında taşeron uygulamasına karşı çıktık. Madencilik tarihinde görülmedik kazalara neden olabilir dedik, eylemler yaptık. Bizi dinlemediler ve zorladılar. İnşaat şirketine madende iş verdiler. 2010 yılında Karadon’da 30, 2013 yılında Kozlu’da 8 arkadaşımızı kaybettik. Mekanları cennet olsun. Yazık, günah değil m? Hiç olmayacak yerlerde kazalar yaşandı. Sonra Zonguldak’ta büyük bir miting yaptık. Emeğe saygı, taşerona hayır, dedik. Hükümeti uyardık. Biz, TTK’da taşeron faciasından kurtulduk ama Soma’da 301 arkadaşımızı koruyamadık. Çünkü bizi dinlemediler ve madencilik sektörü kâr hırsına yenildi.
58’inci madde bize ölümü dayatıyor
Buradan Hükümete, siyasi iktidara sesleniyoruz; 58’inci Maddeyi tasarıdan çıkartınız. Buradan 550 milletvekiline sesleniyoruz. Lütfen Meclis Genel Kurulu’nda 58’inci maddeyi kabul etmeyiniz. Biz üretmek istiyoruz, insanca çalışıp insanca yaşamak istiyoruz. Maden Kanunu’nda daha önce yapılan değişikliklerle en düşük ücreti iki asgari ücrete çıkartan, hafta tatilimizi iki gün yapan ve son sözleşmemizde bize katkı veren Hükümetimize bir kez daha teşekkür ediyoruz. Ama bakınız bunların hiçbir anlamı kalmıyor. 58’inci madde bize ölümü dayatıyor. Kurumsal yapısı güçsüz, zayıf şirketler yerin yüzlerce metre altında gazlı ocaklarda çalışamaz.
Kamuoyuna ve dünyaya anlatacağız
Ruhsatı ve sahaları bölmeyiniz. Biz, bunun yanlış olduğunu bedel ödeyerek öğrendik. TTK ve TKİ’nin denetimi ve tecrübesine rağmen yaşadığımız kazaları; Karadon-Kozlu-Soma-Ermenek, Şırnak ve diğerlerini unutmayınız. İşte bunun için biz yeraltı maden işletmeciliği devlet eliyle yapılsın diyoruz. Kömürümüze kan bulanmasın, cenazemiz yol kenarlarına, hastane önlerine bırakılmasın. Ruhsatların bölünmesi, sahaların küçültülmesi ve küçük şirketlerin önünün açılması bu madenlerin ve ocakların cenazelerimizin üzerine kapatılması demektir. İnanıyoruz ki, birlikte mücadelemizle bu gerçekleri, başta hükümet olmak üzere tüm kamuoyuna ve dünyaya anlatacağız. Bülent Ecevit Üniversitesi’nin hazırladığı rapor doğrultusunda TTK’yı ayağa kaldıracak, ülkemize ve milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. Doğruları beraber anlatıp beraber başaracağız. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Sizleri Allah’a emanet ediyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.